Şehir hayatının içerisinde birçoğumuz sahil kasabalarına ve yeşil alanlara kaçmanın hayali ile yaşıyoruz. Doğaya duyduğumuz bu özlemin pek çok farklı sebebi var, ancak bu sebeplerden en önemlisi psikolojik sağlık. İnsan ve doğa ilişkisi; hem fiziksel hem de ruhsal sağlığımız için önemlidir. Doğa ile iç içe geçirilecek her zaman, stresten ve yorgunluktan arınmanıza yardımcı olur.
İnsan fizyolojisi dikkatli şekilde incelendiğinde, doğa ile olan ilişkimizin ne denli temele dayandığını görebiliriz. Endüstri çağına kadar insan vücudunun geçirdiği tüm evrimler ve değişimler, doğada daha uzun süre hayatta kalabilmemiz ve yiyecek bulmamızın daha da kolaylaşması içindir. İnsan vücudu, tarih içerisinde birçok değişiklik geçirmiştir. Bu değişimler, yaşam stilinin getirdiği ihtiyaçlara göre şekillenir. Diğer birçok memeli türünden insanı ayıran en önemli özelliklerden biri, iki ayak üzerinde dengede durabiliyor olmasıdır. Bu evrimin en temel sebebi ise, değişen yüzey şekillerinde daha kolay ve hızlı ulaşım sağlayabilme ihtiyacı. Fizyolojik açıdan kalça ve bacak kemiklerimiz ile kaslarımızın daha gelişmiş olmasını sağlayan bu değişim, günümüzde iki bacak üzerinde dengede durabilmemizi ve yürüme sırasında tek bacağımızdan destek almamızı sağlar. İnsan ve doğa ilişkisi, fizyolojik özelliklerimizin çok daha ötesine geçmiş durumda. Göçebe toplumlardan yerleşik hayata geçilmesinden ve özellikle de endüstri devriminden sonra değişen günlük yaşam, vücudumuzun temeline kodlanmış olan yaşam stilinden uzaklaşmamıza neden oluyor. Evrimsel psikoloji olarak adlandırılan ve yaklaşık 50 yıldır önemli araştırmaların yürütüldüğü alan, insan ve doğa arasındaki ilişkinin zaman içerisinde nasıl geliştiğini ve değiştiğini belirlemeyi amaçlar. Her ne kadar onlarca farklı teori bulunsa da, genel kabul göreni Biyofili Hipotezidir. Biyofili, insanın yaşayan ve canlı olan sistemlere ilgi duyması anlamına gelir. Bu hipotezi destekleyen en önemli kanıtlar; insanların doğal elementlerle sarılı ortamları tercih etmesi, doğa ile yakın temasta bulunulduğu süre boyunca yüksek bilişsel işlev sağlanması ve doğadaki bazı öğelere verilen ortak içgüdüsel tepkilerdir.
Günümüzde insanoğlu, doğa için en büyük tehditlerden biri. Plansız yapılaşma ve endüstriyel atıklar sebebi ile canlıların ve bitki örtüsünün giderek daha da zor günler geçireceğini ön görmek mümkün. Birçok ülke, tam olarak bu sebeple sahip oldukları doğal alanları koruma çalışmaları gerçekleştiriyor. Ülkemizde milli park olarak belirlenmiş olan alanlarda hem doğal bitki örtüsünün, hem de bu alanlarda yaşayan canlıların korunması da amaçlanıyor. Peki doğa neden insan için bu derece önemli? Bu sorunun cevabı, insan ve doğa ilişkisinin sağlığımızı doğrudan etkiliyor olmasında saklı. Yakın zamanda yaşanan bilimsel ilerlemeler, doğanın fiziksel ve ruhsal sağlığımızı ciddi şekilde etkileme potansiyeli olduğunu gösteriyor. İnsan, hem çevresini etkileyen hem de çevresinden etkilenen bir canlı. Ancak diğer yaşan formlarıyla kıyaslandığında, doğa ve çevre üzerindeki en büyük etkiyi bizim yaptığımız da kesin. Avustralya Melbourne’de bulunan Deakin Üniversitesi’nin yaptığı araştırma, insan sağlığının doğa ile temas sonucunda ciddi şekilde etkilendiğini kanıtlıyor. Araştırmanın en önemli sonuçlarından biri, kişilerin doğa parklarına ve ormanlık alanlara olan yakınlığının fiziksel ve ruhsal sağlığını iyi yönde etkilediği. Aynı zamanda şehir içerisinde yer alan parklar, toplumun sosyalleşmesini sağlayarak iletişim ihtiyacının karşılanmasına ve sosyal sağlığın korunmasına yardımcı oluyor. Doğa ile temasta bulunan kişiler, kendilerini daha iyi ve dinlenmiş hissediyor ve bu da genel sağlığın düzenlenmesine olumlu etkiler yapıyor. Çocukların güvenli bir park alanında vakit geçirmeleri, bilişsel kapasitelerini ve motor yeteneklerini geliştirerek çok daha sağlıklı bir gelişim sağlıyor. Yetişkinlerde ise özellikle zor zamanlarda doğa ile daha fazla iç içe olmak, ruh sağlığının düzenlenmesinde etkili olarak genel bir rahatlama sağlıyor. İleri yaşlardaki bireyler için doğa, hem sosyal hem de fiziksel birçok fayda sunuyor. Açık alanda ve doğa içerisinde bulunmak, vücudun daha yüksek oksijen içeren hava solumasını sağlar. Bu da organlarınızın daha düzenli ve dengeli çalışmasını sağlar, beyin hücrelerine daha çok oksijen taşınmasını sağlayarak odak süresini ve dikkati arttırır. Ofisinizde ve evinizde küçük bir alan yaratarak bakımı kolay bitkilere yer vermeniz, bu etkiyi daha uzun süre yaşamanıza yardımcı olur.