Diyabet veya halk arasında daha fazla bilinen adıyla şeker hastalığı, pek çok kritik hastalığın oluşmasında rol oynayan faktörlerden. Dolayısıyla dünyanın hemen her noktasında yaygın olarak rastlanan bu rahatsızlığa dair şeker hastalığı nedir, ne gibi önlemler almak gerekir gibi sorular da pek çok kişinin zihninde yankılanıyor. Üstelik şeker hastalığı, gerekli önlemler alınmadığı ve tedavi sürecine başlanmadığı takdirde, riskli sonuçlar doğurabiliyor. Genellikle 35-40 yaş üzerinde ortaya çıktığı gözlemlenen şeker hastalığının kalıtsal nedenlerden dolayı ortaya çıktığı da bilinmektedir.
Şeker hastalarının riskli durumlarla karşılaşmamaları için özel bir beslenme düzenine uymaları gerekmektedir. Sağlık uzmanları tarafından belirlenecek bu beslenme düzeni ile eş zamanlı olarak tedavi sürecinin de aksatılmadan sürdürülmesi esastır. Eğer ailenizde veya sizde şeker hastalığı olduğunu düşünüyorsanız ya da ebeveynlerinizde şeker hastalığı olduğu için sizde de hastalığın ortaya çıkma ihtimalini değerlendirmek istiyorsanız içeriğimize göz atmanızı tavsiye ederiz. Şeker hastalığı hakkında merak ettiğiniz birçok şeyi bulabileceğiniz içeriğimizi inceleyerek bu hastalığı belirtileri, şeker hastalığı türleri, tedavi yöntemleri ve başka pek çok noktada bilgi sahibi olabilirsiniz.
Sağlıklı ve dinç bir yaşam için zaman buldukça termal tatil yapmaya da önem vermelisiniz. Termal tatilin sağlığınız üzerindeki etkilerini ise Şifa Dolu Faydalarını Hep Duyuyoruz Ama Termal Su Nedir? başlıklı içeriği inceleyerek daha ayrıntılı öğrenebilirsiniz.
Kandaki glukoz (şeker) miktarının olması gerekenden daha fazla olduğu zaman ortaya çıkan şeker hastalığı, vücutta insülin üretiminin herhangi bir nedenle yetersiz olması ya da vücuttaki hücrelerin insüline karşı direnç kazanmasından kaynaklanır. Sağlıklı bir insanın açken kanında olması gereken glukoz düzeyi 70-100 mg/dL iken glukozun bu aralığın üzerinde seyrettiği durumda genellikle şeker hastalığı olasılığı üzerinde durulur.
Literatürde Diabetes Mellitus adıyla geçen şeker hastalığı, tedavi edilmediği ve kan şekerinin uzun bir süre yüksek seviyede kalması sonucunda kardiyovasküler sistemden böbreklere kadar vücuttaki tüm sistemler olumsuz olarak etkilenir. Bu nedenle hastalık riski taşısın veya taşımasın herkesin şeker hastalığı konusunda bilinçlenmesi ve vücudunu bu hastalığın etkilerinden korumak için yapması gerekenleri öğrenmesi son derece önemlidir.
Şeker hastalığı nedir sorusunu yanıtladık, ancak bu hastalığın çeşitlerini öğrenmeden sorunun tam karşılığını almış sayılmayız. Çünkü şeker hastalığı türüne göre belirtiler ve tedavi için uygulanarak yöntemler farklılaşmaktadır. Bu doğrultuda zihninizdeki diğer sorulara yanıt bulmadan önce kaç çeşit şeker hastalığı olduğu konusuna eğilmekte büyük fayda olduğunu söyleyebiliriz.
Tip 1 ve Tip 2 olmak üzere temelde iki çeşit diyabet türünden söz etmek mümkün. Her iki çeşit şeker hastalığında da kandaki glukoz seviyesi yükselir ve hücrelerdeki glukoz seviyesi düşer. O halde Tip 1 diyabet ve Tip 2 diyabet arasında ne fark var dediğinizi duyar gibiyiz. Tip 1 ve Tip 2 diyabette kan şekerinin normal değerlerde olmamasına neden olan mekanizmalar farklıdır. Bu farklılığı ve diğer şeker hastalığı çeşitlerini dilerseniz ayrı başlıklar altında biraz daha detaylandıralım.
Tip 1 diyabet, insüline bağlı bir şeker hastalığı türüdür. Juvenil diyabet adı ile de anılmaktadır. Genellikle çocukluk dönemlerinde ortaya çıkan bu hastalıkta pankreasta insülin üretimi yetersiz olduğu veya hiç olmadığı için ömür boyu dışarıdan insülin alınımı zorunludur. Tüm şeker hastaları arasında Tip 1 diyabete sahip olanların oranı yaklaşık %10 olup bu tür diyabet çoğunlukla kuzey ülkelerinde daha sıklıkla görülmektedir.
Ülkemizde daha yaygın olarak görülen Tip 2 diyabette ise pankreas insülin hormonu üretebilirken vücuttaki hücreler insüline karşı direnç göstermektedir. Hücrelerin insülin duyarsızlığı karşısında vücut daha fazla insülin üretmeye başlar. Dolayısıyla Tip 2 diyabet hastalarının insülin seviyeleri, ilk başlarda şeker hastası olmayan kişilerin insülin seviyesinden çok daha yüksektir. Fakat bir süre sonra vücut dengeyi sağlayamaz ve pankreas hücreleri bu durumdan zarar gördüğü için insülin salgısını tamamen durdurur. Bu durum, Tip 2 diyabet hastasının insülin takviyesi almaya ihtiyaç duymasına yol açar.
İlerleyen yaşla birlikte bağışıklık sisteminde yaşanan bozukluklar, vücudun kendi kendine zarar vermeye başlaması ile sonuçlanır. Otoimmün olarak adlandırılan bu durum, zamanla insülin üretiminin düşmeye veya tamamen durmasına yol açtığında Tip 1 diyabete benzer bir insüline bağımlı şeker hastalığı türü ortaya çıkar. Dolayısıyla bu şeker hastalığı türünün olduğu teşhis edilen hastaların da ömürleri boyunca enjeksiyon yoluyla insülin takviyesi almaları gerekir.
Bebeklik, çocukluk ve gençlik dönemlerinde ortaya çıkan MODY tip diyabet, genetik bozukluklardan kaynaklanmaktadır. İnsülin salınımında ciddi bir bozukluğa yol açan gen, şekerin yükselmesine ve bundan dolayı da şeker hastalığına zemin hazırlar. MODY tipi şeker hastalığı, bireyde insülin direnci söz konusu olmadığı için Tip 2 diyabetten bu noktada ayrılır. Ayrıca tedavi sürecinde daha az insülin takviyesi gerektiğinden MODY’nin Tip 1 diyabetten de bu yönü ile farklılaştığını söyleyebiliriz.
Gebelik öncesinde kan şekeri yüksekliğine rastlanmayan kişilere yalnızca gebelik sırasında görülen şeker hastalığı, gestasyonel diyabet olarak adlandırılır. Gebelikte bazı hormonların bebeğin gelişimi için normalden daha fazla salgılanması, kan şekerinin yükselmesine neden olabildiğinden bu tür bir rahatsızlık yaşanmaktadır. Özellikle gebeliğin 24. haftasından sonra hızlanarak artan gestasyonel diyabetin saptanması için 24. ve 28. hafta arasında tarama testi uygulanmasına yarar var.
Şeker hastalığının belirtileri kişiden kişiye, hastalığın türüne ve derecesine göre değişkenlik gösterebiliyor. Yine de şeker hastalığı nedir, artık bildiğimize göre yaygın rastlanan ortak belirtileri değerlendirmek, hastalık hakkında fikir sahibi olmanıza daha fazla yardımcı olabilir. Bu anlamda, öncelikle şeker hastalığının kendini genellikle üç temel belirti ile fark ettirdiğini söyleyebiliriz. Doymama hissi, sık idrara çıkma, ağız kuruluğu ve dolayısıyla aşırı su içme isteği, sözünü ettiğimiz üç belirtiyi oluşturmaktadır. Bunlara ek olarak, halsizlik ve yorgunluk hissi ile bulanık görme durumları da Tip 1 ve Tip 2 diyabet hastalığının başlangıç belirtileri arasında sıralanabilir.
Şeker hastalığının erken teşhisi, tedavi için son derece önemlidir. Tedavi yöntemleri ise hastalığın çeşidine bağlı olarak farklılaşabilmektedir. Örneğin Tip 1 diyabette insülin tedavisine ek olarak hastanın beslenme düzeni tıbbi yönergeler doğrultusunda değiştirilmesi gerekir. Doktorun önerdiği insülin oranı ve planına göre düzenlenen beslenme planı, tedavinin önemli bir parçası olduğundan uygulamaya mutlaka dikkat edilmelidir.
Tip 2 diyabette ise hastalığa uygun beslenme düzeninin yanı sıra ilaçlı tedavi de uygulanmaktadır. Doktorun önerdiği ilaçlar, hücrelerin insülin duyarlılığını artırmayı ya da insülin hormonu üretimini artırmayı sağlayacaktır. Eğer şeker hastalığına yakalanma riskini olduğunu düşünüyorsanız veya halihazırda şeker hastasıysanız, düzenli olarak kontrollerinizi mutlaka yaptırmalı, sağlıklı yemekler yemeye önem vermeli, hareketli bir yaşam tarzı benimsemeli ve gerekli tedavileri aksatmamaya özen göstermelisiniz.
Tüm bu bilgiler ışığında daha sağlıklı bir yaşam için dikkat etmeniz gereken noktaları öğrenmek için Uzmanların Ağzından Sağlıklı Yaşam için Yapılması Gerekenler başlıklı içeriğimizi okumanızı öneririz.